Perşembe, Ekim 04, 2012

Kadınlar hem haklı, hem haksız?

Ezilen kadınlar: toplumda kadınlar ve yerleri: soframızda öküzümüzden sonra gelen insanlar: her zaman çalışmak zorunda olan eşler

MAĞDUR VE KURBAN

Bu yazıda toplumuzun gerçekten ezilen, her zaman çalışmak zorunda kalan, Ünlü bir edebiyatçımızın dediği gibi, “soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen” emekçi kadınlarımız hakkında acizane fikirlerimi anlatmaya çalışacağım. Umarım siz de diğer insanlar gibi ezenler tarafında olmazsınız. Toplumun gerçeklerini görmenizi ve evinizde aileniz ile yediğiniz her lokmada hatırlamanız için....

Basındaki haberlerin kadınların çok çeşitli olayların kurbanı ya da mağduru olduklarını gösteriyor günümüzde. Kadınlarımızın özellikle ev içinde kocalarından, çevre komşulardan, çalışan kadınların ise iş yerlerinde tanıdıkları erkekler tarafından sözlü ve fiziksel olarak şiddete maruz kalıyorlar. Peki neden? Bu bayanların suçumu? Tabi ki de hayır. Ev ortamında bilakis çalışmayan kadınlar (ben onlara özgürlüğü alınmış diye hitap ediyorum kocalarına muhtaç bir hayat sürüyorlar. Bu yüzden evin beyi olacak kişi, akşam eve geldiğinde morali bozuk olsun olmasın sorun çıkaracak bir yer rahatlıkla bulabilir. Eşinin yaptığı yemeği beğenmez televizyonun önünden geçtin gibi bir takım olayları bahane ederek ilk önce sözlü şiddete başlar. Şimdi siz hanımlara soruyorum bura da bayanların suçu nedir? Tamam bütün kadınlar sütten çıkmış ak kaşık değil. Ne kadınlar vardır toplumda çene bir kere açıldı mı sadece su içerken ses çıkmaz, öte yandan konuşmak için izin isteyen de var tabi ki. Gelelim iş yerlerinde olan bir takım olaylara. Yıl 2013. Bu dönemde olur mu iş yerinde şiddet, haksızlık demeyin. Toplumumuzda bir çok kadın bilakis çalışmak zorunda olan (maddi yönden gereksinim duyan) bayanlar daha çok bu tip olaylara maruz kalıyorlar.Evde kocalarına içinde bulundukları durumu anlatamayanların sonu ise karanlık. Ülkemiz eşitlik, demokrasi ülke(?). Ama gerçekten böyle olduğunu düşünen 75 milyon kişide kaç kişi bulabiliriz Kadın haklarından söz eden sözüm ona hanımefendiler bile, Boğaz manzaralı restoranlar da yemeklerini yerken o çalışmak zorunda olanları aklının ucundan bile geçirmez. O değil ki çalışmak zorunda olan. Peh... ne yapsın insancıkların açlığını.

Sel, yangın, deprem gibi doğal felaketlerde bile en büyük zararı kadınlara zarar veriyor. Kadınlar ölüyorlar. Tamam belki biraz saçma doğal bir felaket olmuş herkes ölüyor diyebilirsiniz. Şu şekilde anlatayım. Bir felakette veya her hangi bir şekilde kocası öldüğü zaman bir bayan ne yapar? Çok basit hiç bir şey. Örneğin, kocanız emekli diyelim. Siz çalışmıyorsunuz ve kocanız üzerinden SGK işleminiz gerçekleşiyor. Peki kocanız ölürse? Ne mi oluyor? En başta devlet emekli maaşının tamamını size vermiyor. Ne yapacaksınız o kadar parayı öyle değil mi. Kocanız sağ iken aynı parayla geçiniyordunuz öldüğü zaman fazla para geçmesin elinize sakın. Kıyıya para atarsınız, gezip tozardınız diye devlet sadece öngördüğü sizin payınızı ödüyor. Bir de bu durumda çevre baskısı olan bir toplumda yaşıyoruz. Belki bunu okuyunca “nerede yaşıyoruz dağın tepesinde mi?” diye bir düşünce aklınıza gelebilir. Ama unutmayın Türkiye'nin her yeri aynı değil. Bizim toplumumuzda çevre baskısı her şeyden önce gelir. Ölümler, aile içi kavgalar, boşanma, cinayet ve daha kötüsü tecavüze uğramış fakat kendi kardeşi tarafından öldürülmüş kadınlar var bu ülkede. Özellikle namus cinayetleri üzerinde durmak istiyorum izin verirseniz. İçinde bulunduğumuz yüzyılda televizyon ekranlarında yayınlanan dizilerin içerikleri belli.TV dizileri genel olarak kız kaçırma, komşusuyla yasak ilişki, zengin oğlan fakir kız para üçlemesi veya tam tersi, Ayşe'nin suçu ne? ,bugün ne alsam, bugün ne yesem nereye gitsem kiminle kavga etsem gibi saçma sapan konular içeriyor. Yayıncı ve yönetmenler toplumun içinde bulunduğu gerçeği göz önüne getirdiklerini, kanaya bir yaraya merhem oldukları düşüncesini savunuyorlar. Fakat işin aslı böle değil. Yayıncılar kazançlarını, yönetmenler ise bir dizi ile dünyaca ünlü olmayı düşünüyorlar. Toplum insanı kafes içinde bak denilen yere baktıklarından dizileri kesintisiz izliyorlar. Onlara da hak vermek lazım gördükleri olaylar karşısında hayrete düşmüyorlar. Sanki günlük bir olay cereyan ediyor o anda. Ama aradan bir ay geçiyor ana haberlerde duymaya başlıyoruz. Urfa’da 16 yaşında kızı kaçırıldı, Diyarbakır’da seri katil ortaya çıktı... Şimdi suç kadında mı, yoksa erkekte mi?

Televizyonlarda yayınlanan diziler, kadın programları, el ele verelim hayatı güzelleştirelim gibi mesaj veriyorlar. Unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek var. Toplumumuzda insanlarımızın eğitim seviyesi ilerlemiş durumda değil. Yayınların gerçek amaçları kavranamıyor. Para uğruna yapılan dizilerde toplumu özendirmeye yönelik bir çok detay işleniyor. Genç kızlar ailesinden habersiz üniversiteye gidiyorum diye evden çıkıyor erkek arkadaşıyla buluşuyor. Sonra reyting uğruna bu kız hamile bırakılıyor. Ama emek harcayarak gece gündüz çalışmış temizlikçi anne ile duvar ustası baba kızları için güzel bir hayat istiyorlar. Gerçek hayatta olaylar biraz daha farklı. Kız böyle bir duruma düşerse toplum tarafından dışlanır ve kendisini bu işte çalışırken bulur. Diğer yönden namus cinayeti denir öldürülür. Belki bir gün evden kaçar cesedi bile bulunamaz. PEKİ SİZCE BU OLAYLARDAN HANGİSİ?

Biraz karamsar bir yazı oldu bugün. Ne yapalım toplumun hep huzur ve saadet içinde olduğunu söyleyen tiplerden değilim. Diğer yandan kadın olup ta televizyonlarda yarı çıplak vaziyette oturduğu yerden kadın hakları, ezilen biziz diyenlerde çok üzülerek söylüyorum ütopya dünyasında yaşıyorlar. Gerçekten ezilen, mağdur durumda olan bir bayanın azından, "eziliyorum" - "insan hakları" - "kadın erkek eşitliği" -"toplumdan dışlanıyorum" gibi kelimeler hiç bir zaman çıkmamıştır. Biraz garip gelebilir ama düşününce haklı olduğumu göreceksiniz. Çünkü, bu sözleri söyleyemeden zaten şiddet görerek susturuluyorlar.

Son olarak eklemek istediğim bir şey var. Ailenizle sofrada otururken onların gözlerinin içine bakın ve şükredin. Sizin yerinizde olmak için her şeyini verecek insanlar var. Bu yazıyı şu anda okuyorsanız, özgürlüğünüz elinizde demektir.

En güzel günler sizlerin olsun.


Hiç yorum yok: