Pazartesi, Ekim 15, 2012

Alışıla Gelmiş Korkulan Kabus

PAZARTESİ SENDROMU

Günümüzde farklı alanlarda çalışan bir çok kişinin kabusu haline gelen pazartesi sendromunun gerçekten ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Genellikle şehir ortamında yaşayan ve her gün trafik çilesi çekmek zorunda kalan kişiler, yıllardır pazar akşamı başlayan, huzursuzluk ve oldukça rahatsız edici bir stres ile boğuşuyor. Uzmanlar, buna 'Pazartesi Sendromu' adını veriyorlar. Üstelik, yapılan araştırmalar, en profesyonel insanların, iş hayatında başarı kişilerin dahi, bu sendromu yaşadığını kanıtlıyor. Neden pazartesi günü insanlar üzerinde bu kadar olumsuz olduğu sorusuna gelecek olursak; aslına bakarsanız pazartesinin hiç bir suçu yok. Pazar gününün haftanın beklenen günü olması ve bu sorumluluğu yerine getirmemesinden oluşan bir suçtur. Pazar günü tüm haftanın stresini atacak güzel bir kahvaltı hayali sonrasında ayaklarınızı uzatıp dinlenme ütopyasına bir çekiç darbesi gibi inen gerçeklik. Bir anda sanki sizin için uzaydan gelmiş olan aylık evin alış veriş ihtiyacı, eşinizin giyecek kıyafet kalmadı hadi almaya gidelim hem gezeriz demesiyle başlayan paha biçilmez eğlence(?) ve daha bir sürü her şey... Peki bunu tüm insanlar yaşıyor mu? Korkmayın uzaydan falan düşmediniz. Güzel olabilirdi bir süpermen gibi gelmek ama maalesef sıradan bir insansınız. Sizin gibi bu tip sorunu yaşayan, aynı sizin dertlerinizden şikayetçi, O büyük bir özlem ile beklenen Pazar tatili daha sonrasında ise korkulu rüya Pazartesi sendromu gerisini biliyorsunuz zaten. :-) Zaman ile yarışılması zor günler, rekabetin çok daha sınırlı olduğu, teknolojinin insanın karşısına her gün öğreneceği yepyeni detaylarla çıkmadığı eskilerde, haftanın her günü eşit değer taşıdığı için pazartesi günlerinin diğerlerinden herhangi bir farkı yokmuş. Peki ne değişti? Kısacası modern zamanlarda insanoğlunun giderek artan problemleri ve bitmek bilmeyen istekleri bu sendromun doğmasına neden oldu.

Pazar, Ekim 14, 2012

Dondurmasız hayat, penguensiz kuzey kutbu gibidir!

SİZLERE ÖZEL TARİFLER

İnsanların vazgeçemediği gıdalar arasında ilk sıralara yerleşen dondurmalardır. Dışarıda bir çok ortamda kolaylıkla yiyebileceğimiz halde bizi bekliyorlar. Yazın, Kışın, gece yarısı, hastayken bile kısacası her zaman olsa da yesek diye bileceğimiz bir gıdadır. İşte size evde rahatlıkla yapabileceğiniz dondurma tarifleri. keyif aşın yaparken.

KAYMAKLI

Malzemeler:
  • 1 litre süt
  • 1 paket salep (10 gram)
  • 1 kahve kaşığı patates nişastası
  • 1,5 su bardağı şeker
  • 2- 3 parça damla sakızı
Yapılışı: Bakır bir tencereye şeker, salep, nişasta, dövülmüş sakız konur. Yavaş yavaş süt katarak karıştıra karıştıra pişirilir. Ara sıra karıştırarak soğutulur ve 10- 15 dakika çarpılır. Buz kalıplarına boşaltılıp buzlukta ara sıra karıştırarak dondurulur. (Buzdolabını en soğukta çalıştırmak gerekir.)

VANİLYALI

Malzemeler:
  • 1 litre süt (kaynar)
  • 1- 5 su bardağı şeker
  • 3 yumurta
  • 1 çorba kaşığı patates nişastası
  • Limon kabuğu rendesi
  • Vanilya (1 paket)

Cumartesi, Ekim 13, 2012

Kolay Hamilelik Dönemi İçin Bilgiler

Hamilelikte yapılması gerekenler: hamilelik egzersizleri: kolay bir hamilelik

HAMİLELİKTE YARDIMCI EGZERSİZ SIRLARI

Uzun yıllardan beri inanılagelen kadının ay başlarında fiziksel etkinliklerden kaçınması gerektiğidir. Son tıbbi araştırmalarda görülüyor ki, bu dönemlerde yapılan egzersizlerin zararlı olmadığı gibi baş ağrıları, yorgunluk, kramplar ve psikolojik sorunlar olarak ortaya çıkan rahatsızlıkların çalışmalarla azaldığı görülmüştür. Hatta yarışma sporu yapan bayanlarda kanamaların performansı etkilemediği gözlenmiştir.Annelik görevi kadın organizmasında çeşitli yüklemelere neden olur. Öncelikle karın duvarını oluşturan kaslar, gebelik sırasında aşırı esnemeye gerilmeye maruz kaldığından doğumdan sonra normal ölçü ve işlevlerine dönüşleri zaman alır. Korse, kasların kasılmasına destek olmaktan çok onların görevini yüklenir ve gevşemelerine neden olur. Gevşek kaslar nedeniyle iç organların karın içindeki durumları değişir. Kanın büyük kısmı burada toplanır. Kalbe kanın geri dönüşü bozulur. Doğum öncesi yapılacak egzersizlerin daha sonra ortaya çıkacak damar bozukluklarını önleyici etkileri vardır. Yaş döneminin getirdiği önemli sorunlar arasında hareketsizlik, fazla yemek yem, psikolojik düzensizlikler ve aşırı kilo alma sayılabilir. Bütün bunlar zaten orta yaşı geçmiş kadınlarda çeşitli rahatsızlıklara zemin hazırlar. Fazla kilonuz olduğuna inanıyorsanız, kilo kalmadan önce kesinlikle uzman bir doktorla görüşmenizde yarar var. Çünkü fazla kilolar, hem sizin hem de bebeğinizin sağlığını ciddi boyutlarda tehdit ediyor. Doktor kontrolünde uygulanacak bir diyet ve yapılacak olan egzersiz hareketleri bu tip sıkıntılardan kurtulmanızı sağlıklı bir şekilde gebelik sürecini atlatmanızı sağlayabilir.

Devamı...

Cuma, Ekim 12, 2012

Islak Kekin Eşsiz Tarifi

SİYAH KEK (BROWNİ)

Özel günlerinizde yapabileceğiniz çok güzel ve yapım bakımından kolay bir kek tarifini sizlerle paylaşıyorum. Çok kıymetli bir ev hanımından özel olarak tarifi aldı. İkna etmesi gerçekten zor oldu. Umarım bu tarifi uygularsınız. Gerçekten mükemmel bir lezzet ile karşılaşacaksınız. Şimdiden afiyet olsun.

Malzemeler:
  • 2 orta boy nescafe fincanı şeker (isteğe bağlı olarak esmer şeker kullanabilirsiniz)
  • 1 orta boy nescafe fincanı sıvı yağ (çiçek yağı kullanmanızı tavsiye ederim. Diğer yağlar kekin tadını biraz ağırlaştırıyor)
  • 2 nescafe fincanı kadar un
  • 1 su bardağı süt (yarım yağlı süt kullanmanızı öneririm)
  • 3 yemek kaşığı kakao
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3 adet yumurta
Sosun Yapılışı: Derin bir kap tercih etmenizi öneririm. Çünkü karışımı çırpmak kolay oluyor. Şekeri kabınızın içine dökün. Daha sonra şekerin üzerine çiçek yağınızı koyunuz. Bu karışımı mixer ile köpürünceye kadar çırpın. Çırptığımız karışımın üzerine 1 bardak sütü, kakao, vanilya ilave ediniz. Vanilya poşetini direk karışıma dökmeyiniz. Tel bir süzgüden geçirmenizde yarar var. Ardından 3 yumurtayı karışıma ilave ederek, tüm malzemeyi tekrardan köpürünceye kadar karıştırınız. Bu karışımdan, kekimizin sosu için 1 nescafe fincanı kadar ayırınız isteğe bağlı olarak su bardağı kullanılabilir.

Kekinin Yapılışı: Geriye kalan malzemeye 2 nescafe fincanı kadar un, 1 paket kabartma tozu eklenir. Malzemelerimiz karıştırılır. Son karışıma özellikle dikkat ediniz. Ürünleriniz topan topan olmamasına özen gösterin. Kekimizin karışımını teyzemiz borcamda yapmamızı öneriyor. Fakat yeni çıkan seramik kek kalıpları kekin yapışması ve ya pişme esnasında yaşanan diğer sorunlar açısından siz değerli ev hanımlarına daha çok yardımcı olmaktadır. Orta boy borcamın içine dökülen kekimiz, önceden 150 derecede 10 dakika ısıtılmış fırınımıza verilir. 45 dakika beklenir. Fırınınıza sürekli açarak kekinizi kontrol etmiyin. Çünkü fırın kapağının her açılışında fırının içi soğuyor ve kabaran kekin inmesine neden oluyor. Usta teyzemize göre ise; kekin lezzeti kapak açılınca kaçıyormuş. Fırından çıkarılan kek soğuması için 10- 15 dakika beklenir. Soğuduktan sonra istenilen büyüklükte kek dilimlere ayrılır. Önceden ayırdığımız sos kesilmiş kekin üzerine dökülür. Sos düz bir kaşık yardımı ile kekin üzerine eşit şekilde dağıtılır. Servis esnasında tercihinize göre hindistan cevizi, antep fıstığı üzerine serpe bilirsiniz. Dondurma severler ise kekimizin yanına güzel bir vanilyalı dondurma ilave edebilirler. Mayhoş bir lezzet isteyen hanımlar için ise; yarım kilo kiraz çekirdeklerinden ayrın mixerden geçirerek kekimizin sosuna karıştırın. Unutulamaz bir lezzet ile karşılaşmaya hazır mısınız.


Perşembe, Ekim 11, 2012

CAN DAMARIMIZ SU

Su insan yaşamında, oksijenden sonra en önemli maddedir. Erişkin bir insanın vücut ağırlığının yaklaşık olarak %60’ı sudur. İnsan organizmasının deri, kemik, yağ ve bağ dokusu dışındaki tüm feğeleri içinde çözelti olarak bulunur. Bu durumu göz önünde tutarak, insanın vücudunun biçimini almış olan suyun içinde bir çözelti olarak düşünebiliriz. Vücuttaki suyun yaklaşık %60’ hücre içinde, %40’ ise hücre dışında bulunur. Aşağıdaki tabloda vücuttaki toplam su miktarının dağılımı gösterilmektedir.

  • Toplam Vücut Suyu: 40 lt
  • Hücre içinde bulunan su miktarı: 25 lt
  • Akyuvarlardaki su miktarı: 2 lt
  • Hücre dışında bulunan su miktarı: 15 lt
  • Kan plazması hacmi(bu hücre dışı suya aittir): 3 lt
  • Kan hacmi: Plazma + Alyuvarlar 5 lt

Vücutta bu kadar yoğun olarak bulunan su yaşam için son derece gereklidir. Örneğin bir insanın besin almadan haftalarca yaşayabildiği halde susuz ancak 1-2 gün hayatta kalabilir. İnsan bedenindeki yağ ve karbonhidratın hepsini, proteinin yarısını, vücut suyunun ise yaklaşık olarak%10 kadarını kaybettiğinde hayati faaliyetleri son derece yavaşlar ve tehlikeye girer. Vücut suyunun %20 kadarının kaybedilmesi ise doğrudan ölüm ile sonuçlanır. Su besin maddelerinin emiliminde ve hücrelere taşınmasında, vücuttaki metabolizma artıklarının akciğerlere, böbreklere ve karaciğere taşınıp buralardan atılmalarında, vücut ısısının düzenlenmesinde, vücut içinde gerekli birçok maddenin taşınmasında doğrudan görev üstlenmektedir. Bu saydığımız özellikler insanın hayatını sürdürmesi için olmazsa olmazları arasındadırlar.Su hemen hemen her kimyasal olayda kullanılan ya da üretilen bir maddedir. Yunan filozofu Thales yaşamın kökenini suda aramak ile büyük bir gerçeği o çağda dile getirmiştir aslına bakılacak olursa. Erişkin bir insan günde yaklaşık olarak 2-2,5 litre su almalıdır. Bu su gereksinimini ise içecekler, besinler ve hücrelerde gelişen kimyasal-metabolik olayların ürünü olarak açığa çıkan ve “metabolik su “ adı altında anılan kaynaklardan karşılarız.
Besinlerden alınan;

  • 100 gram protein 41 gram
  • 100 gram karbonhidrat 55 gram
  • 100 gram yağ ise 107 gram suyu sağlar.

Çarşamba, Ekim 10, 2012

Troit Bezi ve Hormon Salgıları

TİROİT BEZİ

Tiroit ya da kalkan bezi olarak da adlandırılır. Yutağın altında, boyun bölgesinin ön ve yan bölgesini saran çok damarlı yapıya sahip bir iç salgı bezidir.
Yapısı: Soluk borusunun yanlarında bulunan iki lobunu, soluk borusu önünden geçen bir bölüm birleştirir. Keseciklerden oluşur. Bukeseciklerin içinde koloid bir madde bulur. Her iki lobun içinde de "paratiroid" bezi bulunmaktadır. Ortalama bir insanda ağırlığı 20 ile 40 gramdır. Tiroid bezi, iyot, tirozindentiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) ürütiminden sorumludur. Bu sayede ktiroid hormonunun salgılanmasında rol oynar. Tiroid bezi, öteki iç salgı bezleriyle birlikte çalışır. Çalışması özellikle hipofizin salgıladığı uyarıcı tireotrop hormonunun (TSH)etkisine bağlıdır.
Görevi: İnsan hayatında, yaşamak için gerekli kimyasal ve fiziksel olayları düzenlemektedir. Kemiklerin gelişmesini, büyümeyi, cinsel organların gelişmesini, deri ve kıl oluşumunu büyük ölçüde doğrudan etkiler.
Hormonun Az Miktarda Salgılanması Durumunda: Tiroit bezinin az hormon salgılamasından dolayı insan metabolizmasında yavaşlamalar görülür, yorgunluk hissi artar, deride kuruluk görülmeye başlar. Eğer bu hormon erken yaşta az salgılanırsa(özellikle çocukluk döneminde) cücelik ve zihinsel özürlülük görülür, büyüme ve gelişme tam oluşmaz ve hastalık durumunda artış görülür. İnsanların bir çoğu Triot bezinin az çalıştığının farkında olmadıkları için bundan kaynaklı olan hastalığın farkında olmadan hayatlarını devam ettirmektedirler. Bu hasta kişilerde aşır bir yorgunluk, saçlarda dökülme, kilo alma ve sinirsel yapının bozulması nedeni sonucunda depresyon görülmektedir. Özellikle yorgunluk ve halsizlik günlük hayatımızda çoğu zaman çok çalışmaya ve uykusuzluğa bağlandığı için tiroit bezi yetmezliğinden şüphelenen insan sayısı pek azdır. Kadınlarda özellikle 55 yaşından(menopoz döneminden) sonra bu hastalığın gözlenme sıklığı daha da artar. Her 10 kadından birisinde tiroit yetmezliği görülür. Bazı kadınlar bu belirtilerin menopoza bağlı olduğunu sanarak yorgunluk, halsizlik ve unutkanlık içinde yaşamaya zamanla alışırlar. Bazı kişiler ise önceden tiroit ameliyatı geçirmiştir ve günün birinde tiroit hormon yetmezliği gelişebileceği riskini bile akıllarına getirmezler. Oysa ameliyat geçiren tiroit hastaları ya da radyoaktif iyot tedavisi gören insanlar belirli aralıklarla tiroit hormon kontrollerini yaptırmak zorundadırlar. Belki bu kişilere hastaneden ayrılırken bu konu söylenmemiş olabilir.Çünkü toplumumuzda maalesef bu tip olaylara dikkat edilmiyor. Çok uyuyan, üşüyen, eli yüzü şişen bir kişide de tiroit bezi yetmezliği olabilir. Kilo alımının bir nedeni de tiroit bezinin az çalışmasıdır. Kilo vermek istediği halde bir türlü zayıflayamayan insanlar özellikle bayanlar tiroit bezi az çalışıyor olabilirler.

Devamı...

Salı, Ekim 09, 2012

Enteresan Lahana Diyeti

YAĞ ERİTİCİ LAHANA ÇORBASI

Malzemeler:
  • 6 büyük yeşil soğan
  • 1-2 domates
  • 1 büyük lahana
  • 2 yeşil biber
  • 1 demet kereviz sapı
  • 1 paket hazır çorba karışımı
  • tuz,biber
  • maydanoz
  • köri
  • 1 adet et suyu veya tavuk suyu tableti
  • acı sos (arzu edilirse)
Yapılışı: Sebzeleri küçük veya istenir ise orta boy doğrayın. Tencereye koyup üstünü 2 parmak geçecek şekilde su ilave edin. 10 dakika yüksek ateşte kaynatın. Kaynadıktan sonra ateşi kısın. Kısık ateşte 5-10 dakika pişirmeye devam edin,sebzeler yumuşayıncaya kadar pişirin.(aşırı diri olmayacak şekilde, isteğe bağlı sebzeler çiğ bırakılabilir). Bu çorbanın kalori değeri çok düşüktür. Bu yüzden, kendinizi aç hissettiğiniz her zaman ya da istediğiniz kadar içebilirsiniz hiç bir zararı yoktur. Şayet bir yere gidiyorsanız termosunuzu çorba ile etmeyi unutmayınız.

Diyetin Uygulanışı:
1. Gün:
Bütün meyveleri (muz hariç) yiyebilirsiniz. Kavun ve karpuzun kalorisi diğer meyvelere göre daha düşüktür (Bu meyveleri tercih etmeye özen gösterin). Bugün sadece meyve yiyip çorba içebilirsiniz. Şekersiz çay serbesttir. İçebildiğiniz kadar su için.

Pazartesi, Ekim 08, 2012

Güzelleştir Kendini

SAÇ BAKIMI

Saçlarımız günlük yaşantımızın vazgeçilmezidir. Özellikle bayanlar için önemi daha fazla fön, maşa, düzleştirici gibi saç şekillendirme yöntemleri saçlarımızın zaman içinde yıpranmasına ve dökülmesine neden olur. İşte  bu yıpranmaları engellemek için kendimiz evde bakım kürleri hazırlayabiliriz.


BADEM YAĞI VE ÇAM TEREBENTİNİ

Eczanelerde, marketlerde, aktarlarda kolayca bulabileceğiniz ürünlerdir. Badem yağı ve çam terabentini (isteğe bağlı olarak 1 çay kaşığı zeytinyağıda ekleyebilirsiniz) kullanacağınız kadarını bir kaba koyup karıştırın banyoya girmeden bir saat önce kuru olan saça diplerden başlayarak uçlara kadar sürün bir tokayla toplayıp 1 saat bekleyin banyoda bol su ile yıkayın. Bazen saç dipleri yağlı kalabiliyor bunun için banyoya girmeden önce az miktarda bebek pudrasını saç diplerinize dökün. Bu kürü ayda bir veya 2 haftada bir yapmanızın hiçbir zararı yoktur. Eğer bunları uygulamaya zamanınız yoksa şampuanınızın içerisine birer damla badem yağı ve çam terabentini damlatın faydasını göreceksiniz. Kimyasal içerikli ürünleri kullanmaktansa bu tür maskeleri tercih etmemiz hem sağlık hem de maddi yönden daha yararlı olacaktır. Badem yağına benzer saça faydalı olan birçok yağ daha var yılan yağı, hintyağı, Hindistan cevizi yağı,susam yağı… Bunlardan belkide en faydalısı evlerimizden eksik olmayan zeytin yağıdır. Zeytin yağı:saçı uzatır ,besler ve parlaklık verir.


SİRKE VE LİMON

Eğer saçlarınızı daha temiz ve parlak görmek istiyorsanız sirke ve limon maskesini uygulayın. Limon suyunu ve sirkeyi bir kahve fincanında karıştırın saçınızı şampuanladıktan sonra saçınıza döküp masaj yaparak yedirin saç kremi sürün ve iyice durulayın.

Pazar, Ekim 07, 2012

Binbir Derde Deva Ayva

AYVANIN YARARLARI

İçindekiler: Ayva meyvesi pektin, tanen, şeker, organik asit, A-C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda içerir. Tohumlarında %14 ile 18 oranında tutkal yapıcı maddeler, %16 ile 20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler, çok yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin bulunduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Meyvesi: Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu alır. Ayva meyvesinin üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Vücudun gelişmesine yardım eder. Harareti keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Bağırsak kanamalarını keser. Mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, midenin kuvvetlenmesine çok faydalıdır. Damar sertleşmesine, karaciğer tembelliğine iyi gelir. Safrayı düzene sokarak rahat çalışmasını sağlar.
Ayva Yaprağı: Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır. Yaprağı kaynatılıp içilirse yetişkinlerde ishali keser. Kaynatılmış ayva yaprağının suyu ile gargara yapılırsa boğaz ağrılarına iyi gelir. Pişirilmiş yaprakları ile lapa yapılıp boğaz etrafına sürülüp bir tülbent ile kapatıldığı zaman boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasına da ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır.

Devamı...


ayvanın faydaları

Cumartesi, Ekim 06, 2012

ACIÇİĞDEM TOHUMU

Diğer isimleri: B Bitkinin latince ismi olan Colchicum, ”Colchis” (Kolkhis) kelimesinden gelmektedir. Bu isim Doğu Karadeniz ile Güney Kafkasya arasındaki bölgenin eski ismidir.Bu bölgede C. Speciosum Steven türü bol olarak yetişmektedir. Bu bölge aynı zamanda efsanevi büyücü rahibe Medeia ile Pontus karalı Eupator Mithridates’ in de vatanıdır. Bitki Osmanlı dönemi kitaplarında Mahrut ve Sürincan ismiyle geçer. Sonbaharda çiçek açan türlere halk arasında Güzçiğdemi, Kalkgit, Vargit ve Morca gibi isimler vermiştir. Bu isimler bitkinin sonbaharda çiçek açması, çiçekler görününce yayladan inme zamanının geldiği veya çiçek rengi ile ilgilidir. Ayrıca Cambırt, Çomak, Galeden, Yusufeli, İtboğani Mahmur çiçeği, Zehirli çiğdem gibi isimleri de kullanılmaktadır.
Colchicum autumnale L. (Liliaceae) türünün kurutulmuş olgun tohumlarıdır. Bu tür 10-30 cm yükseklikte otsu ve yumrulu bir bitkidir. Çiçekler sonbaharda, yaprak ve meyveler ise ilkbaharda meydana gelir. Çiçekler 6 parçalı, morumsu pembe renkli, erkek organlar 6 tane (Crocus cinsinden farkı), meyve 3 gözlü ve .ok tohumlu bir kapsüldür. Avrupa'nın sulak çayırlarında bol olarak yetişir. Türkiye'de bulunmamaktadır.
Dış Görünüşü: 2-3 mm çapında, küre biçiminde, kırmızımtırak esmer renkli, sert, kokusuz ve acı lezzetli taneleri vardır.
Bilişim: Sabit yağ, şekerler, tanen ve alkaloitler (%0,30-1,2) taşımaktadır. Alkaloitlerin tedavide kullanılanları kolsişin ve demekolsin’dir.

Devamı...

Cuma, Ekim 05, 2012

İSVEÇ DİYETİ

İsveç diyetini uygulayan kişiler iki haftada 7 ile 20 kilo arasında kilo verdirir. Bunun dışında diyetin en büyük özelliği metabolizmayı tamamen değiştirdiğinden 2 yıl boyunca hiç kilo almıyorsunuz. Diyeti 6. veya 13. günde bırakabilirsiniz. Diğer günlerde kesinlikle yarıda bırakmayın.

Ancak diyetin başarılı olabilmesi için aşağıdaki adımlara kesinlikle uymalısınız:
  • Diyet programındaki 1 fincan kahvenin dışında ayrıca çay, kahve ve meşrubat içilmemeli.
  • Günde en az 2 litre su içilmeli.
  • Diyet 13 günden fazla sürdürülmemeli.
  • Diyeti ancak 6. günde kesebilirsiniz.
  • 3 aydan kısa bir sürede diyeti tekrarlamayın.
  • Aynı gün içinde öğle ve akşam yemekleri yer değiştirilebilir.
  • Brokoli bulamadığınızda karnabahar yenebilir.
  • Yüksek kolesterolü olan kişiler yumurtanın akını yiyebilirler.
  • Ölçü ve miktar belirtilmemiş yiyecekleri abartmamak koşulu ile dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
  • Diyet ağır geldiğinde 6. günde bırakıp 3 ay sonra 6 gün daha uygulanabilir.
1. gün
Sabah: 1 fincan kahve, 1 kesme şekerden fazlasını kullanmayın
Öğle: 2 katı yumurta, 1 porsiyon haşlanmış ıspanak, 1 orta boy domates
Akşam: 200 gram 1 adet biftek, az zeytinyağlı ve bol limonlu yeşil salata

Devamı...

Perşembe, Ekim 04, 2012

Kadınlar hem haklı, hem haksız?

Ezilen kadınlar: toplumda kadınlar ve yerleri: soframızda öküzümüzden sonra gelen insanlar: her zaman çalışmak zorunda olan eşler

MAĞDUR VE KURBAN

Bu yazıda toplumuzun gerçekten ezilen, her zaman çalışmak zorunda kalan, Ünlü bir edebiyatçımızın dediği gibi, “soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen” emekçi kadınlarımız hakkında acizane fikirlerimi anlatmaya çalışacağım. Umarım siz de diğer insanlar gibi ezenler tarafında olmazsınız. Toplumun gerçeklerini görmenizi ve evinizde aileniz ile yediğiniz her lokmada hatırlamanız için....

Basındaki haberlerin kadınların çok çeşitli olayların kurbanı ya da mağduru olduklarını gösteriyor günümüzde. Kadınlarımızın özellikle ev içinde kocalarından, çevre komşulardan, çalışan kadınların ise iş yerlerinde tanıdıkları erkekler tarafından sözlü ve fiziksel olarak şiddete maruz kalıyorlar. Peki neden? Bu bayanların suçumu? Tabi ki de hayır. Ev ortamında bilakis çalışmayan kadınlar (ben onlara özgürlüğü alınmış diye hitap ediyorum kocalarına muhtaç bir hayat sürüyorlar. Bu yüzden evin beyi olacak kişi, akşam eve geldiğinde morali bozuk olsun olmasın sorun çıkaracak bir yer rahatlıkla bulabilir. Eşinin yaptığı yemeği beğenmez televizyonun önünden geçtin gibi bir takım olayları bahane ederek ilk önce sözlü şiddete başlar. Şimdi siz hanımlara soruyorum bura da bayanların suçu nedir? Tamam bütün kadınlar sütten çıkmış ak kaşık değil. Ne kadınlar vardır toplumda çene bir kere açıldı mı sadece su içerken ses çıkmaz, öte yandan konuşmak için izin isteyen de var tabi ki. Gelelim iş yerlerinde olan bir takım olaylara. Yıl 2013. Bu dönemde olur mu iş yerinde şiddet, haksızlık demeyin. Toplumumuzda bir çok kadın bilakis çalışmak zorunda olan (maddi yönden gereksinim duyan) bayanlar daha çok bu tip olaylara maruz kalıyorlar.Evde kocalarına içinde bulundukları durumu anlatamayanların sonu ise karanlık. Ülkemiz eşitlik, demokrasi ülke(?). Ama gerçekten böyle olduğunu düşünen 75 milyon kişide kaç kişi bulabiliriz Kadın haklarından söz eden sözüm ona hanımefendiler bile, Boğaz manzaralı restoranlar da yemeklerini yerken o çalışmak zorunda olanları aklının ucundan bile geçirmez. O değil ki çalışmak zorunda olan. Peh... ne yapsın insancıkların açlığını.

Çarşamba, Ekim 03, 2012

Denizden Ne Çıksa Yerim Diyenlere

BUĞULAMALAR

Alabalık Buğulama (4 Kişilik)

Malzeme:
  • 4 adet Alabalık (fileto edilmiş)
  • 4 adet defne yaprağı
  • 3 adet domates
  • 3 adet çarliston biber
  • 1.5 adet limonun suyu
  • 70 gr. tereyağ (margarin veya likit yağ da olabilir)
  • 250 gr. mantar
  • 1 çorba kaşığı kapari turşusu
  • Tuz ve karabiber

Yapılışı: Domatesler halka halinde kesilip yağlanmış tavaya dizilir. Alabalık filetoları domateslerin üzerine yerleştirilir. Bakiye domatesler ise dörde bölünüp balıkların aralarına yerleştirilir. Çarliston biberler çekirdekleri çıkarıldıktan sonra uzun şeritler veya halkalar halinde kesilerek balıkların üstüne yerleştirilir. İkiye bölünmüş mantarlar ile bir çorba kaşığı kapari turşusu ve defne yaprakları ilave edilir. Limon suyu ve balıkların üst seviyesine kadar su konur, kararınca tuz ve karabiber ilave edilir. Kapağı kapatılıp hafif ateşte 30 dakika pişirilir.

Not: İsteyenler 2 veya 3 diş doğranmış sarımsak ta ilave edebilirler.


Hamsi Buğulama

  • (4 Kisilik)
  • Malzeme:
  • 500 Gr. Hamsi
  • 1 adet iri olgun domates
  • 2 demet taze soğan
  • 1/2 demet maydanoz
  • 1 adet limon
  • 1 kahve fincanı zeytinyağı
  • Tuz
  • Karabiber
Yapılışı: Hamsiler kafaları koparılıp kılçıkları çıkarılarak fileto haline getirilir ve yıkayıp durulanması için kurumaya beklenir. Bir kabın içine yeterince tuz, karabiber, ince kıyılmış maydanoz ve taze soğanları koyup karıştırın. Küçük doğranmış domatesleri üstüne yayın. Durulanmış hamsileri içine katıp harmanlayın. Karışımı 15 dakika kadar oda ısısında beklettikten sonra yayvan bir tepsiye serin. Kalan harcı üzerine yayın. Limonu ince dilimler halinde kesip üstüne dizin. Zeytin yağını gezdirip kapağını kapatın. 15 dakika kadar hafif ateşte pişirdikten sonra sıcak olarak servis yapın. 
Not: Hamsi buğulama 2 gün kadar buzdolabında saklanabilir. Buzdolabında saklanmış buğulamayı ısıtıp tekrar sıcak servis yapabilirsiniz.


Kırlangıç Çorbası(4 Kişilik)

Malzeme:
  • Kırlangıç balığı , 300 gram (orta boy bir adet)
  • 1/4 adet limon
  • 1 çorba kaşığı sirke
  • 4 diş sarımsak
  • 1/2 konserve kutusu hazır garnitür(küçük boy)
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 çorba kaşığı tereyağ,
  • 1 çorba kaşığı un
  • 1/2 demet dereotu (veya maydanoz)
  • Tuz,Karabiber
Yapılışı: Bir tencerenin içine balığı koyup suyla doldurun. İçine 1/4 limon,1 adet kuru soğanın göbeği,1 çorba kaşığı sirke ile yeterince tuz koyup kaynatın.Kaynamaya başladıktan 5 dakika sonra balığı tencereden alıp kılçık ve derilerini ayıklayın. Hazır yarım kutu garnitürü tencereye ilave edin, atesi kışın. Ayıklanmış balığın başını temiz bir tülbente sarıp tekrar tencereye koyun . Bu arada daha önceki işlem sırasında konmuş olan soğan ve limonun alınmış olmasına dikkat edin. Ayıklanmış balık etlerini çok küçük parçalara doğrayıp tencereye ilave edin, yeterince karabiber serpin, ince doğranmış sarımsakları ve bir çorba kaşığı tereyağ ilave edin. Ayrı bir kapta iki çorba kaşığı una tenceredeki sudan ilave ederek bulamaç haline getirin, yeterince inceltip tencereye tamamını dökün. Tencereye doğranmış dereotu ilave edip hafif ateşte 15-20 dakika pişirin. Not: Limonu ,çorbayı içerken isteğe göre sıkmanız tavsiye olunur. Çorbayı indirdikten sonra, ayrı bir kasede bir yumurta ile bir limon suyunu çırpıp terbiye olarak ilave edebilirsiniz.


Kilo Almanın Yolları

NE YESEM YARAMIYOR BİR TÜRLÜ

Kilo almanın yolları: sağlıklı kilo : vücut geliştirmek için kilo alma: Kas geliştirmek ve şişmanlamak Bu dünya gerçekten gerçekten garip değil mi? Bir yanda kilo vermek için her şeyi yapan hatta ameliyat olan insanlar diğer yanda ise ne yese bir deri bir kemik olan çoğunlukla toplumdaki diğer insanların moralini bozan bir grup insan. Fakat toplumda kilo almak isteyip alamayan o kadar çok kişi var ki asla azımsanamaz. Şu bir gerçek, her iki grubunda içinde bulunduğu durumdan dolayı anlamak gerekiyor. Daha önceki yazılarım hep kilo vermek üzerine, bu sefer farklı bir gözle dünyaya bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Neden kilo almak istiyorsunuz?

Yaşlılar geçirdikleri hastalıklar nedeni ile iştahsızlaşıyor. Bu yüzden sağlıklı yiyecekleri yeseler bile vücutları için gerekli besin takviyesini alamazlar ve istem dışı kilo kaybetmeye başlarlar. Geçirdikleri bir ameliyat veya ciddi bir hastalıktan dolayı kilo kaybı veya kas erimeleri görülebilir. Tamamen kişisel istekler doğrultusun çok zayıf olduğunu düşünen kişiler biraz kilo aldıkları zaman daha iyi görüneceklerini düşünüyor olabilirler. Sporcular yaptıkları işin gereği kas geliştirmek ve kilo almak gerektiği sonucuna varırlar. Bir de işin diğer tarafı var tabii ki de. Sağlıklı yönünden bir sıkıntınız yoksa, vücudunuzun zayıf olduğunu düşünüyorsanız fakat yüksek kalorili bir diyet yaptığınız durumda bile kilo alamıyorsanız bunun başka sebepleri olabilir. Bu konuda aile hekiminizden kolaylıkla yardım alabilirsiniz.

Salı, Ekim 02, 2012

Estetik Gerçeği!

Estetik ameliyatlar: Estetik ile güzelleşin: güzellik için her şey: zararlı ameliyat estetik: estetik ne kadar doğru

ESTETİK AMELİYAT OLMAYA DİKKAT EDİN!

Gençliğimiz zamana karşı meydan okuyamıyor. Her güzellik bir gün gidecek geriye sadece içimizdeki saflığımız kalacak (artık ondanda ne kadar kaldıysa?).Yer çekiminin etkisi, güneş ışınları, günlük hayatımızdaki iş-okul-aile-para sıkıntıları gibi gerçekler, insanoğlunu zamanla yıpratır. Zamanla burun ile ağzımız arasında, göz altlarında, yanak bölgemizde, çene ve boyun bölgelerimizde bulunan kaslarda gevşemeler, dolayısıyla sarkmalar başlar. Günümüz dünyasında bunlar için insanlar ameliyat oluyorlar. Güzellik ameliyatı adı verilen bu ameliyatlar aslında insan hayatı için gerçekten büyük risk oluşturuyor. Son 10-15 yıllık bir döneme bakılacak olursa bu ameliyatların sayısı giderek artmış bulunuyor. 18 yaşını dolduran genç kızlar hemen doktorlara koşuyorlar. Acaba neden bu insanoğlu kendi vücudunu beğenmez, hiç düşündünüz mü? Tamam mükemmel değildir kimse. Fakat bunun için daha doğrusu zevk için o acı çekilir mi?

Ergenlik dönemine yeni girmiş genç kızlarımız, televizyonda gördükleri mankenlere özentilerinden dolayı, daha ince ve kusursuzdur bir vücuda sahip olma hayalindedirler Tamam, bu estetik ameliyatları iyidir, hoştur. Mesela, güzel Türkiye'mizin turistlik kenti Antalya’da bu yaz bir ilke imza atıldı. Umarım sizde benim gibi yakından takip etmişsinizdir. Bu olay sağlık hatta insanoğlu açısından mucizevidir. İlk yüz nakli yapıldı. İste gerçek doktorluk, bilim, yarar budur. Zevk için yapılmadı. Diğer bir anlatım ile, bir insanın kendisini beğenmemesi ve yahut diğer kadınlarla arasında olan güzellik yarışı için değildi bu ameliyat. Bir insanın yaşam mücadelesiydi. Gerçek anlamda ihtiyacı olan birine uygulandı. Düşünebiliyor musunuz ne kadar mükemmel bir olay. Bilimi doğru noktada kullanırsak ne kadar yararlı olacağını buradan anlaya biliyoruz Güzellik aslında durağan bir etkidir. Bir kadın güzel olmayabilir aynı zamanda bir erkek de yakışıklı. Fakat bir insanın içi güzel ise, zaten oturmasıyla, konuşması ile güzelliği aşmış durumdadır.

Pazartesi, Ekim 01, 2012

Pratik Et Suyu

ET SUYU NASIL ÇIKARILIR?

Malzemeler:
  • Dana kemiği
  • 1 soğan
  • Havuç
  • Kereviz veya maydanoz sapları
  • 1 kahve kaşığı tane karabiber
  • 2 defne yaprağı
Yapılışı: Kemikler yıkanıp bol su ile kaynatılır. Üzerinde biriken köpükler alınır. Soyulup dörde bölünmüş soğan, havuç, kereviz defne yaprağı ve maydanoz sapları konur. İyice kaynatılır. Tel süzgeçten süzülür. Soğuyunca üzerinde biriken yağlar alınarak atılır.

Not: Et suyu çıkarırken; çok az sirke ilave edilirse et suyu kalsiyum bakımından zengin olur.

Daha Fazlası İçin...

Bugün Ne Yesem?

DOMATES SOSLU MAKARNA

Malzemeler:

  • 1 paket makarna
  • 3 olgun domates veya 1 kaşık salça
  • 1 soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 4- 5 dal kereviz veya maydanoz
  • 1 havuç
  • 2 kaşık yağ
  • 1,5 kaşık un
  • 2- 3 bardak et suyu (su da olabilir)
  • Tuz, karabiber, 1 çay kaşığı şeker

Yapılışı: Rendelenmiş soğan yağ ile pembe kavrulur. Küçük doğranmış havuç, kereviz, sarımsak konur. Un ilave edilip biraz karıştırılır. Rendelenmiş domates veya salça ile 2- 3 bardak et suyu veya su konup pişirilir. Kaşık yardımı ile tel süzgeçten geçirilir. Tuz, karabiber ve şeker atılır. Makarna bol tuzlu suda haşlanır. Soğuk su ile yıkanır, süzülür. Servis tabağına alınıp üzerine hazırlanan sos, sıcak olarak dökülür ve karıştırılır. İstenirse üzerine kaşar rendesi serpilir.

Not: Makarnayı haşlarken, kaynar tuzlu suya 1 çorba kaşığı sıvı yağ konursa yapışmaz ve daha parlak olur.

Daha Fazlası İçin...

Aloe Vera

SARISABIR

Etken Maddesi: % 15-30 kadar anthrasenozit içerir. Serbest antrakinon miktarı ise % 0.05-0.5 kadardır.
Bitkinin Familyası: Genel olarak Güney Afrika’da yetişmekle birlikte, kaktüsler içinde bir çok türü ile çoğunluğu oluşturur. Aloe’nin 200 kadar türü vardır ancak eczacılıkta 3-4 tanesinden yararlanılır. En çok bilinenler A. vera ve A. Ferox türleridir. Süs bitkisi olarak kullanılan türleri A. variegata, A. aristata ve A. barbadensis gibi bodur olanlardır.


Yapısal Özelliği: Sarısabırlar, bazen sapsız küçük bitkiler, bazen de dallı budaklı büyük ağaçlardır. Gövde kısa ve odunsudur. Her dem yeşil olan yaprakların kenarları düz veya dişli olabilir. Üçgen biçimindeki yapraklar düz yeşil veya benekli, çiçekleri ise sarı veya kırmızı olmakla beraber Aloe vera sarı çiçekli bir türdür. Çiçekler dik ve sık bir salkım şeklindedir.

Devamı...